Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Babasının Kızı filminin galası Almanya'da yapıldı

        Melisa Üneri’nin kendi hikâyesini anlattığı yaratıcı belgesel filmi ‘Babasının Kızı / Daddy’s Girl’, 2 Şubat’ta vizyona girdi. Yeni bir hayat kurmak ve babasından kurtulmak için Finlandiya’dan Türkiye’ye, babaannesinin yanına yerleşen bir genç kızın ailesine başkaldırısını konu alan bir kara komedi olan film, dünya galasını Almanya Leipzig’de gerçekleştirdi ve festivalleri dolaştı. Çekimleri Finlandiya ve Türkiye’de geçen filmin mottosu “Bazen birisini sevmeye devam etmenin tek yolu araya mesafe koymaktır”. Finlandiya’da doğan, İngiltere’de Exeter Üniversitesi Dramaturji ve Film Geliştirme Bölümü’nde yüksek lisansını tamamlayan Melisa Üneri ile kendi hayatından yola çıktığı filmini konuştuk. n İlk filminde neden kendi hikâyenden yola çıktın? Çıkış noktası ailem değildi ama filmi geliştirme aşamasında çok şey değişebiliyor. Kendimle yüzleştiğim bir dönemdi. Babamla ilişkim bu kadar önemli bir rolde değildi ama çekimleri yaptıkça fark ettim ki; ben, babam ve babaannemin arasındaki karmaşık aşk-nefret dinamikleri, asıl anlatılması gereken hikâye. Bunun üzerine yoğunlaştım ve film yaparak kendime de terapi yapmış oldum. İleride başkalarının hikâyelerini başarılı bir şekilde anlatmak istersen, önce kendi travmalarınla yüzleşmen lazım. HT Cumartesi'nden Ekin Türkantos'un haberi...

        REKLAM

        ilmin konusu nedir, izleyenlerde nasıl bir etki bıraksın istiyorsun?

        Babamla sıra dışı ilişkimizi ve bunun bozulmasını işliyor. Babadan kopmak isteyen genç kadın -yani benİstanbul’a taşınır ama olaylar daha karmaşık hale gelir. Büyümeyi ve aile içinde yaşanan başkaldırıları konu alan bir ayrılık hikâyesi... Bir yönetmen olarak, izleyenlerin bir sahnede sesli gülerken, diğerinde boğazı düğümlensin istiyorum. Hem eğlensin hem de zaman zaman kendisiyle yüzleşerek rahatsız olsun.

        Filmin mottosu olarak “Bazen birisini sevmeye devam etmenin tek yolu araya mesafe koymaktır” diyorsun...

        Daha gençken mutlu aileler görürdüm. Çocuklarıyla bir parkta piknik yapan anne, babalar... “Ne kadar mükemmel hayatları var” derdim, benim ailem böyle değildi. Aile ilişkileri hiçbir zaman kolay değil. Çoğumuzun birden fazla dramatik hikâyesi ya da çocukluk travması var. Az sevilmek, fazla sevilmek, sevgi gösterememek... Babamla büyüdüm ve onunla çok yakın bir ilişkimiz var. Beni sevgiye boğardı ve ben bu sevgiyi reddedince ortaya bir anda beklenmedik bir nefret çıkardı. Aslında sevgi ve nefret, önemsediğimiz insanlara karşı hissettiğimiz yoğun duygular. Sandığımızın aksine sevginin zıttı nefret değil umursamamaktır. Umursamadığın biri yakın da uzak da olsa fark etmez. Ama sevdiğimiz insanlarla özellikle ailemizle belli bir mesafenin çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Bu mesafe; kimisi için her gün çocuğunu aramamak anlamına gelir, kimisi için bazen tek başına tatile çıkmak, kimisi için de ayrı şehirlerde yaşamak.

        REKLAM

        Film kara komedi olarak mı adlandırılıyor?

        Aile içerisinde konuşulmayan konuları mizahla ortaya koyuyor. Bu yüzden kara komedi olarak adlandırıldı. Mizah, benim hayatla baş etme metodum.

        Bundan sonrası için hayalin ne, yeni planlar var mı?

        Hikâye anlatmak, film yapmak ve bunu yaparken kendimi daha iyi tanımak. Günümüz İstanbul’unda geçen, kadın kimliklerini komediyle kurcalayan kurmaca bir hikâye olacak.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa